Mia, odaya girdiği anda parmaklarıyla hızlıca göğüslerini sıktı, üstündeki ince bluzu yırtarcasına söküp attı. Teninin sıcaklığı hemen havaya karıştı; odanın loş ışıkları altında elliylemeden kalçalarına dokundu. Yavaş yavaş eteğini yukarı çekti, iç çamaşırını gösterirken gözlerinde bir ateş vardı. Adam ise gözlerini Mia’nın kıvrımlarından ayıramıyor, sertleşen yarakını gizlemek için ellerini cebine indirmeye çalışıyordu ama nafileydi.
O andan sonra gerilim tavan yaptı; Mia öne doğru eğildi, dudaklarını adamın boynuna yapıştırdı ve diliyle deri üzerinde izler bırakmaya başladı. Karşılığını almak istiyordu ve adam da bunu görmezden gelemedi; elleri hızlıca orta parmaklarına gidip onun amcığını buldu. Oda bir anda yoğun kokularla doldu: ter, parfüm ve acayip bir arzu… Adam yerinden kalktı, Mia’yı duvara dayadıktan sonra eteğinden tutup yere kadar çekti. İnce siyah çorabının üst kısmı açığa çıkınca Mia’nın üstüne bomboş bakan adamın elinde artık hiç durma yoktu.
Yanaklarından başlayarak boğazına kadar inen kısa öpücüklerle Mia’yı delirtti; sonra dizlerinin üzerine düşüp sakso yapmaya başladı. Dilini sertçe kullanırken Mia içini çekiyor ve “Amına koyayım!” diye mırıldanıyordu. Kafasını yukarı kaldırıp adamın köklemesini istediğini belli etti; adam da hiç tereddüt etmeden pantolonunu indirip kızın deli gibi ısırdığı dudaklarının arasına taktı kütür kütür girmeye başladı. İlk darbede bile Mia küçük küçük iniltiler atıyor, “Daha sert!” diye bağırıyordu.
Adam ağır ağır hızlandı, basışlar derinleştikçe bütün oda onların yaramazlık sesleriyle doldu taştı. Kalçalarını sıkıca kavrayan eller her vurduğunda amcığın içinde sanki küçük depremler oluyordu. Göğüsleri hopluyor, nefesler kesiliyordu; sonunda o güçlü dalga geldiğinde ikisi de donakalıyor, vücutları titrek bir orgazma yenik düşüyordu. Adam, son kez köklüyor; “Seni mi böyle siktiğim?” diye hırladıktan sonra tükenmiş halde yerde yan yana uzandılar, terli ve pis kokan bedenleri birbirine yapışmıştı hâlâ…